Otoimmün Hastalıklar ve Beslenme: Akdeniz Diyetinin Önemi

Blog Image
Otoimmün hastalıkların artışı ve beslenmenin rolü üzerine yapılan araştırmalar, Akdeniz diyetinin sağlığa faydalarını ortaya koymaktadır. Bu diyet, inflamasyonu azaltarak birçok hastalığa karşı koruma sağlar.

Otoimmün Hastalıklar ve Beslenme: Akdeniz Diyetinin Önemi

Bugün genel olarak toplumsal bazda otoimmün hastalıklar sıklığının en fazla yüzde 3-4 kadar olabileceği belirtiliyor. Bunun nüfusa oranla oldukça düşük bir değer olduğu ifade edilmektedir. Ancak bu tür hastalıkların gün geçtikçe arttığı da bir gerçektir. Otoimmün sistem hastalıklarının temelinin inflamasyon ve oksidatif stres gibi güçlü iki faktöre bağlı olabileceği literatürde belirtilmektedir.

Beslenme açısından inflamasyonu dizginlemenin ve oksidatif stresi azaltmanın yolu; daha sık ve uygun miktarda baklagil, tam tahıl, taze meyve ve sebze, kuruyemişler, yoğurt, kefir ve tam yağlı peynir, balık ve diğer beyaz et tüketmekten geçmektedir. Bu sebeple eliminasyon diyetlerinin otoimmün sistem hastalıklarına iyi gelebileceği, uzun süre uygulamada oluşabilecek riskler göz önüne alındığında tartışma konusudur.

Birlikte İyileşiyoruz Masalı

Bu besin desteklerinin her otoimmün sistem hastalığında bazen yarar, bazen hiçbir fayda, bazen de risk yaratabileceğini gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Bu besin desteklerinin, beslenme biliminde uygun koşullarda hekim ve diyetisyen tarafından gereken hastalarda belirli sürelerde kullanımının sağlanması gerektiği önemlidir. Farklı bir gerçek de, bu karmaşık ve herkesin uygulanmaması gereken beslenme tedavilerini yapanlarda psikolojik olarak yıkımlarının çok yaygın olmasıdır.

Çünkü avuç dolusu diyet desteklerine bağlı gelişen komplikasyonların takip edilememesi, eliminasyon diyetlerine bağlı gelişen besinsel eksikliklerle birlikte duygu durum değişikliklerinin bulunması, beklenmedik yan etkiler olmadığının altını çizmektedir. Bu durum, bireylerin sağlığını olumsuz etkileyebilir ve tedavi sürecini zorlaştırabilir.

Aslında En Doğru Yol Belli: Akdeniz Diyeti

Bugün neredeyse birçok araştırma, Akdeniz diyetinin sağlıklı zayıflayan bireylerin obeziteye bağlı diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, karaciğer yağlanması, kolon, meme, mide, karaciğer kanserine karşı koruyucu etki gösterdiğini bildirmiştir. Akdeniz diyeti, güçlü hafıza ve yaşa bağlı bilişsel hastalıklara yakalanma riskini de azaltmaktadır. Bu diyet, otofajiyi artırarak yaşlanmayı yavaşlatır.

Zayıflarken taze sebze, taze meyve, baklagil veya kuruyemişler, rafine olmayan tahıllar hem kronik inflamasyonu düşürmek hem de otofajiyi artırmak açısından esansiyeldir. Bu fizyolojik olumlu etkiler, Akdeniz diyetinde doğal olarak mevcuttur. Eliminasyon yapmadan Akdeniz diyeti ile sağlığa kavuşmak ve sağlığı korumak mümkündür.

Çok Sık Duyduğunuz Bazı Beslenme Önerilerine Kanmayın

Su orucu diye bilimsel bir öneri tıpta yoktur. Kan grubuna göre diyet uygulamak, yıllık glüteni kesmek gibi öneriler de geçerliliğini yitirmiştir. Anormal söylemlerin tıpta yeri yoktur. Süt ürünlerinin faydası olamaz diye bir şey yoktur. Bu tür yanlış bilgiler, bireylerin sağlığını tehdit edebilir.

Dengeli öğünler ve endüstriyel fruktozdan uzak durmak, karaciğeri korur. Karaciğeri yağlı olanların öncelikle yağ dokusundan zayıflaması ve her gün 2 fincan kahve içmesi yararlıdır. Zayıflama ilaçları olarak bilinen son yılların popüler iğneleri ile ilgili komplikasyonlar da araştırmalara konu olmaktadır.