Bugüne kadar Türkiye'de demokrasi siyaset ne zaman güçlense TÜSİAD harekete geçti. Küresel güç merkezleriyle birlikte hareket eden TÜSİAD, 12 Eylül ve 28 Şubat'ta sahnedeydi. Adı hep darbelerle anılan TÜSİAD, Gezi kalkışmasında da 17-25 Aralık darbe girişiminde de hep karşı cephede yer aldı.
Milli Görüş fikrinin siyaset sahnesinde ivme kazandığı 1970'lerde, 12 Mart Muhtırası yayınlandı. Muhtıra sonrası, Profesör Erbakan liderliğindeki Milli Nizam Partisi, 'Laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü' iddiasıyla kapatıldı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel istifa etmek zorunda kaldı.
Türkiye, temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar getirecek 'ara rejim' dönemine girdi. Muhtıra sonrası başlayan operasyonlarda çok sayıda kişi gözaltına alınıp hapse atıldı. Bir o kadarı da işkence gördü. Türkiye zor günler geçirirken, 1971 yılında Türkiye'nin en zengin 12 iş adamı bir araya gelip tek bir çatı altında birleşti.
2 Mart 1971 askeri müdahalesinden sadece 1 ay sonra bir protokol imzalandı. TÜSİAD, Türkiye'nin çok sancılı bir döneminde, hem de özel sektör karşıtı ideolojilerin öne çıktığı bir ortamda ortaya çıktı. Kuruluş amacını, 'Türkiye'nin demokratik ve planlı yollarla kalkınmasına Batı uygarlık seviyesine çıkarılmasına yardımcı olmak' şeklinde ifade etti.
Takvimler 13 Mayıs 1979'u gösterdiğinde ise Türkiye gazetelerdeki bir ilanı konuşmaya başladı. TÜSİAD, Bülent Ecevit Hükümeti'ni düşürmek için gazetelere tam sayfa ilan verdi. İlanda, 'Ekonomide gerçekçi çıkış yolu' başlığı altında, ekonomik sistemin sorunları dile getirildi.
Ecevit, 15 Mayıs 1979 tarihinde TÜSİAD için 'Büyük sermaye çevrelerinin paralı, tehditli ve uyarı muhtıralı duyuruları ile Türkiye'de hükümet öldürülemez' dedi. Ancak kasım ayında TÜSİAD'ın dediği oldu. Ecevit'in deyimiyle hükümet öldürüldü.
Türkiye 12 Eylül darbesine sürüklenirken, açıkça askeri yönetim çağrıları yapanlar vardı. Darbenin belki de tek kazananı patronlar oldu. Darbeyle birlikte grevler yasaklandı, ücretler donduruldu, işçi hakları ve sendikal haklar bir çırpıda ortadan kaldırıldı.
23 bin 677 dernek darbeciler tarafından kapatılmıştı ama TÜSİAD açık kaldı. Dahası, TÜSİAD, 12 Eylül döneminde, 16 Haziran 1981 tarihli bakanlar kurulu kararı uyarınca 'Kamu yararına çalışan dernek' statüsü kazandı. Yani 12 Eylül ile birlikte patronlar ne istiyorsa o olmuştu.
TÜSİAD'ın yıllık raporlarında, 1979-80 raporlarında iş çevrelerinin dile getirdiği düşünceler, hiçbir değişiklik yapılmadan, 12 Eylül'ün ekonomik politikaları haline geldi. Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin 1980 yılında toplam bilanço karları 124 milyar iken, 1984 yılında 655 milyara çıktı.
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, 30 Temmuz 1996 tarihinde, TÜRK-İŞ Başkanı Bayram Meral'in yüzüne karşı 'TÜSİAD ve SSK ülkenin kanını emiyor' sözünü sarf etti. Çillerin, TÜSİAD'ı bir menfaat grubu olarak nitelemesi, 28 Şubat'a giden yolda bazı kararların daha hızlı alınmasına neden oldu.
TÜSİAD, o günlerde Refah Partisi-DYP koalisyonuna karşı açıkça cephe almıştı. 28 Şubat sürecinde de küresel ekonomik çevrelerle iç içe olan 'Büyük sermaye'nin temsilcisi TÜSİAD büyük rol oynadı. TÜSİAD, Ecevit hükümetini düşürürken kullandığı 'ilan silahını' çekti.
TÜSİAD'ın hedeflerinden biri de Anadolu kaplanlarıydı. Yani TÜSİAD'ın iş dünyasındaki tekelini kıran MÜSİAD. Anadolu kaplanları, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın projesiydi. 1985-1991 döneminde canlandı ve 1990 yılı Mayıs ayında Müstakil İşadamları Derneği adı altında bir araya geldi.
TÜSİAD'a doğru akan önemli kaynakların bir kısmının Anadolu kaplanlarına yön değiştirmesi, ekonomide yeni dinamikleri tetikledi. TÜSİAD karşısında Anadolu Kaplanları aktif pozisyona geçti. MÜSİAD'ın hedef alındığı manşetler peş peşe geldi.
TÜSİAD'ın 28 Şubat darbesinde rolünü yıllar sonra TÜSİAD üyesi İshak Alaton açıkladı. 24 Ocak 2014'te TÜSİAD'ın 44. Olağan Genel Kurulunda, TÜSİAD'a dönen Alaton, TÜSİAD'ın 28 Şubat'a destek verdiğini söyledi. Bu durum, onun TÜSİAD'dan uzaklaşmasına neden oldu.
Alaton, 'Utanç verici bir yönetim. Sizin adınıza ben utanıyorum' diyerek, TÜSİAD'ın o dönemdeki yönetimini eleştirdi. Bu sözler, salonda buz gibi bir hava estirdi. Alaton'un konuşması, Divan Başkanı Hüsnü Özyeğin tarafından kesildi, ancak o konuşmaya devam etti.
TÜSİAD, Cumhurbaşkanlığı seçimleri bahane edilerek düzenlenen Cumhuriyet mitinglerine de açık destek verdi. Mitingler, darbe çağrılarının yapıldığı birer kürsüye dönüştü. Dönemin TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ, 'Tandoğan Mitingi'ni de Çağlayan Mitingi'ni de bu gidişe dur demenin bir ifadesi olarak görebiliriz' dedi.
Bu sözlerle TÜSİAD, darbe çığırtkanlığının yapıldığı cumhuriyet mitinglerine desteğini açıklamış oldu. TÜSİAD'ın bu tutumu, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Bu durum, Türkiye'nin demokrasi mücadelesinde önemli bir dönüm noktası olarak kaydedilmiştir.